Unutulmaz Bir Sanatçı ve Unutulmaz bir Kaset…Sadece dinleyin ve Eski yıllara bir gezi yapın….
Abdulbaki Kömür - 01 Kar Çiçekleri *5:28*
Abdulbaki Kömür - 02 Gelin Dostlar *3:51*
Abdulbaki Kömür - 03 Gökkuşağı *3:33*
Abdulbaki Kömür - 04 Yalnızlığın Şarkısı *6:46*
Abdulbaki Kömür - 05 Çocuğum *2:52*
Abdulbaki Kömür - 06 Direnç *4:21*
Abdulbaki Kömür - 07 Zulüm Coğrafyası *4:55*
Abdulbaki Kömür - 08 Ve Sana Rüya *4:41*
Abdulbaki Kömür - 09 Hep Ona Özlem *4:58*
Abdulbaki Kömür - 10 Gider Oldum *3:44*
Yorgan olsun istiyordu yüreğine ay ışığı /yetim evlerinde bir baca olup gökyüzüne dolana dolana tütmek istiyordu. Zarif yüreğinden dökülenler kalbimize dokunuyordu, yaralarımızı kanatıyordu.
Gecenin içinde bir dost ararken, ellerimiz buzlu camlara uzanırken, vaktin ipliğini hüzne sararken, şehrin yorgun ışıklarına bakarken, on adımlık avlularda gökyüzünü ararken, akşamüstleri yüreğimize inerken, gözlerimiz hasrete ağlarken hep o tercüman oluyordu hislerimize.
Slogan atmıyordu, bağırmıyordu. İçimizden geçen cümleleri tutup hoş sadalar bırakıyordu ellerimize.
Bosna için, Başbağlar için şiirler yazıyordu. Bizim yerimize bizden çok çalışıyordu sanki.
su uyudu yer uyudu, suya hain izi düştü
karahaber tez duyuldu, yüreklere közü düştü
geçit vermez yalçın dağlar, deli deli akar çaylar
kana bulandı başbağlar, toprağa can özü düştü
oy bağbağlar, oy başbağlar
göynür içim ataş bağlar
nasıl vicdan ki taş bağlar
Şehrin gecelerine hüzün taşıyordu bir adam. Yayın yönetmenliği yapıyordu ilk kurulan radyolardan birinde, ilk kasetlerde hep onun sesi vardı, radyo programı yapıyordu, şairdi, karikatürler çiziyordu, besteler yapıyordu.
Bosna Hersek’in gülleri solgun açıyor duydun mu
Talan vurmuş bahçeleri bülbül ağlıyor duydun mu
Nerde insanlık nerde uygarlık
Nerde dünya nerde, sessiz kaldı zulme, petrol yok diye mi?
diyen sesi savaşın en amansız anlarında ağıtlarımıza yoldaş oluyordu.
Radyodan rumuzlarımızla istekler istiyorduk .
Kalmışım ortasında karanlıkların göremem anne
Yollarımı bağlar demir parmaklıklar gelemem
Bir kurşun olur zaman saplanır tam alnıma
Gülemem anne
diyordu o ; boğazımıza günlerce çözülmeyen bir yumruk düğümleniyordu.
Çocuktan, hüzünden, anneden, şiirden, zamandan, bahardan, çiçekten dem vuruyordu. İnceliklerle bir şair kalbiyle işliyordu sesini.
Sonra şiir albümleri yaptı. Şair olarak anılmak istedi belki de.
Güzel insanlar gider sessiz bir yağmur kalır
Ellerimizin yalnızlığına yıkılırken gurbet
Bizi parmakla sayılmayan acılardan geçirip
Bir hatıra kadar bölünmez dostluklara çıkarır
Camlara veda kelimeleri yazarız sonra
Hüzün bir gölge gibi yürürken duvarlarda
İnsanlar anlamaz dünyamızı kardeşlerim
Çoğaltıp sessizce avuçlarımızı dualarda
Yürüyelim bahçelerde bir bahar gibi
Kocaman bir yürek çizelim toprağa
Ellerinde bir parça İstanbulla, dudağında eskiyen hasret şarkılarıyla, bir sevda gibi kararlı adımlarla darağacına tebessüm* eden bu güzel insanın ansızın çıkıp gelmesini bekliyoruz.
Ah Bosna kasetinin kapağına ayrıca bakmanızı tavsiye ederim.
Darağacına Tebessüm/ şiir kitabı
Fatma Nur Ünal hatırlattı, özledi
Geçmişe açılan kapı gibi… Rabbim c.c. razı olsun kardeşim…
Eskiler bir başka Cümlemizden Razı Olsun..